2020 yılı sağlıkla ilgili pek çok konuda olduğu gibi gözlerimize de pek iyi gelmedi. Pandeminin ilk üç ayında göz muayeneleri yüzde 80, katarakt ameliyatları ise yüzde 95 azaldı.
Yapılamayan muayeneler, ameliyatlar ve yoğun ekran kullanımı sonucu göz sağlığımız olumsuz etkilendi. Oysa Dünya Sağlık Örgütü, 2020’yi “Dünya Görme Yılı” ilan etmişti. Türk Oftalmoloji Derneği Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Huban Atilla, 2020’de göz sağlığımıza ilişkin durumu özetledi.
Prof. Dr. Atilla, “Özellikle çocukluk çağında, tarama ve erken tanı ile kalıcı görme kaybı riski yüzde 50 oranında azaltılabilirken, maalesef bu dönemde tarama programları ve takip, büyük ölçüde sekteye uğradı. Ne yazık ki bunun etkisi önümüzdeki birkaç yıl içerisinde daha fazla ortaya çıkacaktır” dedi.
Acil hasta başvuruları da yaklaşık yüzde 40-50 oranında azalmış olsa da yine de göz sağlığına yönelik acil hasta başvurusu, tüm hasta başvurularının yarısını meydana getirdi. Ancak acil başvuruların nedenlerinde farklılıklar oluştu. Prof.Dr. Atilla, “Daha önce en sık acil başvuru nedenleri travma, konjonktivit ve blefarit (göz kapağı iltihabı) iken pandemi döneminde travma, keratit (kornea iltihabı) ve üveit ön plana çıktı. Maske, mesafe ve hijyen önlemleri, çoğunlukla bulaşıcı olan konjonktivitin azalmasında etken oldu. Keratit başvurusunun artmasını ise kullanılan de zenfektanlar ve maskeler ile ilişkili olarak değerlendirilebilir. Travma konusunda ise ev kazaları ile ilişkili göz travmaları ön plana çıktı” dedi.
Prof.Dr. Atilla, ortaya çıkan diğer bir göz probleminin de “dijital göz yorgunluğunu“ olduğunu belirtti. Özellikle gençler ve öğrencilerde dijital cihaz kullanımı günlük ortalama 5 saat artış göstererek 8-8.5 saate kadar çıktı. Bu süre erişkinlerde de arttı. Dijital cihaz kullanım süresi uzadıkça yaklaşık yüzde 65-70 oranında uykusuzluk şikayetleri de eklenerek gözle ilgili şikayetler artış gösterdi.
Baş ağrısı, göz etrafında ağrı, gözkapaklarında ağırlık hissi, gözlerde kızarıklık sulanma, yanma, kuruluk ve batma hissi, ışık rahatsızlığı, kaşınma, göz kırpma hissi, odaklanma güçlüğü, çift görme gibi şikayetler dijital göz yorgunluğu ile ilişkili şikayetler olarak öne çıkıyor. Prof.Dr Atilla’ya göre “Bu durum uzaktan eğitim nedeniyle uzun süre ekran karşısında kalan çocukları ve gençleri fazla etkiliyor. Çocuklarda uzun süreli yakın çalışmanın miyopiyi tetiklediği yolundaki şüpheler olmasına karşın, kanıta dayalı olarak ispatlanmış değildir. Ancak gizli hipermetropinin veya yakın görme güçlüğünün (presbiyopi) erken hissedilmesine neden olabilir.”
Prof. Dr. Huban Atilla, kapalı okulların özellikle ilkokul çağında ortaya çıkan miyopi gibi kırma kusurlarının öğretmenler tarafından tespitini de azalttığını belirterek şunları kaydetti: “Evde kalma önlemleri, evde meydana gelen kazaların artmasına da neden oldu. Bununla birlikte tablet ve telefonları çok yakın tutma, içe kaymaları da tetikleyebiliyor. Bu dönemde özellikle okul çağındaki çocuklarda daha fazla ani ortaya çıkan kayma şikayetleri ile karşılaşıyoruz.
Bu dönemde ayrıca sarı nokta hastalığı olarak bilinen yaşa bağlı maküla dejenerasyonu olan ileri yaştaki hastalar takiplerini yaptırmamış ve görme problemleri artış göstermiştir. Benzer şekilde diyabet hastalarında, kullanılan ilaçların yan etkileri, pankreasın koronavirüsten etkilenmesi ve uzun süreli hareketsizlik nedeniyle kan şekeri yükselmiş, diyabetin kontrolü bozulmuş ve gözlerde diyabete bağlı kanamalar ve diğer patolojiler de daha fazla ortaya çıkmıştır” diye konuştu.